[AdSense-B]
İzmir’de düzenlenen Genç Erkekler Türkiye Şampiyonası’nda zafere ulaşan Pınar Karşıyaka antrenörü Murat Ersöz, altyapibasket.com’a açıklamalarda bulundu.
32 yıl sonra gelen şampiyonluğun mimarlarından olan Pınar Karşıyaka altyapı koordinatörü turnuva hakkındaki düşüncelerini anlatırken, altyapıların sorunları hakkında da önemli değerlendirmelerde bulundu.
-Öncelikle tebrik ederim. Şampiyonayla ilgili genel düşünceleriniz alabilir miyim? Başlarken hedefiniz neydi?
Geçen sene bölgesel ligde oynadık. Yamanlar Koleji ile de yaptığımız anlaşma sonucunda bu takımdaki 6 oyuncu neredeyse 90’dan fazla maç yaptı. Bu sene de o 6 oyuncuya eklemeler yaparak TB2L oynadık. Takım çok inanılmaz bir maç tecrübesi yaşadı. TB2L’de biraz fiziksel anlamda zayıf kaldık. Bu turnuvada yaşadığımız bu tecrübeleri ortaya koyabilirsek başarılı olacağımızı düşünüyorduk. Bizim için başarı neydi? İlk dörde kalırız, ondan sonra da elde ettiğimiz tecrübenin ne kadarını sahaya yansıttığımızı görüp ona göre bir yol çizeriz diyorduk.
İlk gün Fenerbahçe karşısındaki belki de bize şampiyonluğu getirdi. Çünkü o maçın ardından Telekom’u 25 sayıyla yenmemiz halinde birinci olarak yolumuz farklı bir yere gidiyordu. Gençler kategorisi gibi ciddi bir organizasyonda 25 sayılık fark kolay değil. Ama takım ciddi bir karakter ortaya koydu. Çok iyi savunma yaparak ilerlemeye başladık. Yarı finalde Darüşşafaka’nın sayı ortalaması 78.2’ydi. Biz onları 59 sayıda tuttuk. Bu bizi güçlendirdi. Bu tip turnuvalarda maç kazandıkça inançlar artıyor. Son maçta 82.4 sayı ortalaması olan Pertevniyal’e 64 sayı izni verdi. İnanılmaz bir karakter koydu takım ortaya. Bölgesel Lig ve TB2L’deki tecrübelerimizi sahaya yansıtabildiğimiz için buralara geldik. Sevinçliyiz, çocuklarla gurur duyuyoruz. 32 yıl sonra böylesine önemli bir turnuvada İzmir’de şampiyonluk yaşamış olmak, bu takımın bir parçası olmak bizi gururlandırıyor.
-O halde diğer takımların sezon içerisinde altyapılarda şampiyona düzeyinde çok fazla maç yapamamasının dezavantaj olduğunu söyleyebiliriz..
Tabii. Şöyle bir şey var. Yıllardır İstanbul takımları Anadolu takımlarını İstanbul’da gelip çok net skorlarla geçiyorlardı. Çünkü İstanbul takımlarının kendi aralarında yaptıkları zorluk düzeyi yüksek maçlar onları Anadolu takımlarından mücadele anlamında 2-3 seviye yukarıda tutuyordu. Sert maç oynamadığımızdan nerede ne yapacağımızı bilmiyorduk. Bu tip maçlarda bize maç açığını kapama imkanı verdi. Federasyonun -Gelişim- takımları organizasyonu İstanbul dışındaki takımların mücadeleyi öğrenmesi açısından çok faydalı oldu diye düşünüyorum.
-Turnuvada sizi etkileyen oyuncular kimlerdi?
Pertevniyal’deki Ege Havsa ve Burak bence ileride Türk basketboluna çok önemli katkılar sağlayacak. Daçka’dan Harun Leon bize ileride keyifli zamanlar yaşatacağını düşünüyorum. Ayrıca Bandırma Kırmızı’daki Erkin Şenel, Rıdvan Öncel ve Tofaş’tan Berkan Durmaz gibi isimleri söyleyebilirim. Uzun yıllardır benim seyrettiğim en keyifli, kaliteli oyuncuların olduğu güzel bir turnuvaydı. Bu isimler oynayabildikleri takdirde, 6 yabancılı sistemin el verdiği ölçüde iyi işler yapacaktır. Mutlaka bu çocukların önü açılmalı. Şans verildiği takdirde Türk oyuncusu çok karakterli. Sadece çalışkanlığa ve şansa ihtiyaçları var.
-Genç oyuncularla iç içesiniz. Değişen yabancı kuralının oyuncular üzerindeki etkisi hakkında ne söylersiniz? Genç oyuncular rekabete kendilerini hazırlıyorlar mı?
Bence rekabete onları hazırlama konusunda altyapı antrenörlerinin yol göstermesi lazım. Altyapı antrenörü dediğiniz zaman sadece bir tane kişi bu işi yapıyorsa o oyuncu zaten zamanı geldiğinde A Takım seviyesinde olamaz. Oyuncuyu oyuncu yapan şey özel antrenmandır. Bire bir idman yapmanız gerekir. Siz bunu yapmaz ve çocuğu kaderine bırakırsanız, başarı endeksli A Takım seviyesinde kimse onu oyuncu yapmaya uğraşamaz. Çünkü A Takımın misyonu o değil. Kulüplerin altyapı antrenörlerine düzgün yatırım yapması, çalışkan, işine sahip çıkacak antrenörlere düzgün maddi olanaklar sağlaması lazım. Bu iş idealistlikle olabilecek bir şey değil. Antrenör olsun, oyuncu olsun herkes bir şekilde A Takıma gitmek istiyor. Çünkü pastanın büyüğü orada.
Herkes A Takıma giderse altyapının uzmanları, ustaları kim olacak. Bir ülkede en büyük problem göz hastalıkları diye herkes göz doktoru olursa diğer hastalara kim bakacak? Başka doktorlara da ihtiyaç. Dolayısıyla bir tarafın uzmanı olmak da güzel. Bence antrenörlerin bir kısmının altyapıda kalıcı olmayı da düşünmesi lazım. Bu da biraz maddiyatla ilgili bir şey. Örneğin; altyapıda bir antrenör 2 lira kazanıyorsa, aynı seviyede başka bir antrenör A Takımda 12 lira kazanıyor. Aradaki fark çok büyük olduğu için insanlar oraya gitmeye, para kazanmaya çalışıyor.
Oyuncuya doğru çalışmayı öğrettiğiniz, A Takıma hazırladığınız takdirde bu çocuk illa ki oraya çıkacaktır. Bence oyuncunun yaşı, milliyeti, ırkı önemli değil. Oradaki antrenör ben maçı kimle oynarsam kazanırım düşüncesinde. İşin içinde maddiyat da var. Örneğin; 300 bin TL’ye bir yerli oyuncu 5 sayılık katkı veriyorsa, aynı ücrete bir ABD’li 30 sayı atıyor. Dolayısıyla antrenör yabancıyı tercih ediyor. Mutlaka bir teşvik olması lazım. Herkesin oturup düşünmesi lazım. İspanya’da da yabancı serbest ama sürekli her turnuvada en üstlerde, Yunanistan keza öyle. Bir yerlerde bir şeyleri atlıyoruz. O yerleri atlamamamız lazım. Bu çocuklar hepimizin çocukları. Onlara kendini sunma imkanı sağlamalıyız.
-Mayıs ayı şampiyonaların yapıldığı, altyapılar için önemli bir ay. Ülkenin en kaliteli genç oyuncuları vitrine çıkıyor. Siz bu turnuvaların tanıtımının ve pazarlamasının yeterli derecede yapıldığını düşünüyor musunuz?
Düşünmüyorum. Karşıyaka gibi Türkiye’deki basketbol kültürü onda olan yerlerden birinde bile insanların çoğunun turnuvadan haberi bile yoktu. Sonra haberi olunca, takımın başarısı da gelince final 4 bin kişiyle oynandı. Normal lig maçında bile zor yakalanan bir sayı. Organizasyonda eksikler de oluyor. Kura çekiminde bir hata oldu. Oyuncuların maç sırasında tanıtımı, isimlerinin anonsu yapılabilir. Bunlar oyuncuyu havaya sokan şeyler. Başka bir şey de statü konusu. Averajla üçüncü olduğunuz zaman hiçbir şansınız kalmıyor. Grubu oynarsınız, birinci olan bir gün tatil yapar, ikinciler üçüncülerle çapraz oynar. Üçüncülere de biraz şans verilebilir. Buralara biraz kafa yormak lazım.
Ben Gençler Türkiye Şampiyonası düzenliyorum, 6 gün maç var düşüncesi yeterli değil. Oyuncunun, seyircinin, antrenörün de egolarını doyurmak lazım. Çocuk çıktığında yıllardır verdiği emeğin karşılığını almalı, sahne benim demeli. Ödül töreninde bile kaos yaşandı. Madalyaları kim verecek? Nasıl verecek? Çocuklar seviniyor, biri geliyor “Şuraya geçin, buraya geçin” diyor. Böyle koştur koştur bir yerlere yetişme çabası var. Biraz daha özenmek lazım. Bu çocuklar bu işe büyük emek veriyor. Antrenörler, veliler, idareciler de öyle. Çocuklar yeri geliyor okulunu ikinci plana atıyor. Biraz daha ciddi bakılabilir diye tahmin ediyorum.
Röportaj: Mertkan Üçüncüoğlu